Delilah: Kaşarlık Tam Gaz

An itibariyle bir Starbucks'a oturdum, mugda nane çayımı aldım, bloglamaya inanılmaz hazırım. Kırmızı rujum ve saçma renkte ojem dahi tamam, gerçek bir blogger gibi hissediyorum.
En son hangi kaşarlığımı yazmışım hatırlamıyorum, bir bakmam lazım. 

Kâmil işi yalan beya. Son konuşmamızı da çok dramatik anlatmışım ama onun üstüne hiç konuşmadık. Twitterdan takipleşiyoruz ya, bir tiksindim açıkçası. Sosyal medya çok fena bir şey.
Her şeyden önce dahi anlamındaki de'yi birleşik, hâl eki olan -de'yi ayrı yazıyor. Otuz yaşındasın be adam, dolu dolu otuz yaşındasın amına koyayım. Bir de kendini okur yazar takımından sayıyorsun, haydi senin güzel sakalın için üç türlü -ki'den geçtim ama bari de/-de ayrımını bil be.
Bir de nasıl ergen tivitler. Tanrım, nasıl ergen ama. Ben bu beyi beğenmiştim çünkü otuz yaşında, hani olgundur, he must have gotten his shit together vesaire. <ingilizce eğitim veren okulda okuyorum, herkes bilsin.> Lakin ki öyle değilmiş, içi benimle aynı yaştaymış.

Biz Luke'la sevişemiyoruz.<ansız erotizm. şaşırdın mı hehe.> Önceleri yeni başladığım antidepresandan sandım, çünkü libidonun anasını ağlatıyor efendim. İnsan kendini panda gibi hissediyor.
Sonra sonra baktım ki başka beylere karşı boş değilim. Sorun Luke'taymış. Bebeğim gibi, ama biriyle bu kadar uzun süre arkadaş kalınca tuhaf bir şekilde cinsiyetsizleşiyor. İnsanın duvardan duvara sevişesi hiç kalmıyor, omzuna başını koysun Perks of Being a Wallflower izlesin, yan yana oturup bağıra çağıra dota oynasın istiyor. Luke'la da bu oldu sanırım.
Geçen bir ara denedik bu seks işini. Kıyamam, paraya kıydı aşırı güzelli otele götürdü. Deniz manzaralı jakuzisi vardı odanın, o kadar. <bir çimemedik yalnız o güzelli jakuzide de. üzdü.>
O gün benim için nasıl leş gibi geçmişti anlatamam. 
Geçenlerde en eski ve en yakın arkadaşımı trafik kazasında kaybettim. Sözkonusu otelli gün de sınavdan çıktım, mühendisliğin oradaki yükseltiye tünedim, Luke'la konuşuyorum. Önümde trafik kazası oldu. Adamcağızın biri bisikletinden inanılmaz fena yuvarlandı. Müdahale etmeler, iç kanamalar, aşırı kan kaybından şoklar şeyler. Hoş değildi.
Sonrasında nasıl fena oldum. Adamı bilinci açık gönderdik. Bir an ağzından köpük çıkartarak kasılıyordu, nefes alamıyordu, göz bebekleri iğne ucu gibi; sonraki an nefesi nabzı yerinde, adını yaşını söyleyebiliyor. Annemin ve diğer insanların neden doktor olmak istediğini anladım yemin ederim, insanın aynı anda bağıra çağıra şarkı söyleyesi ve dizlerini karnına çekip sarsıla sarsıla ağlayası geliyor.
Sonra yurda gidip ellerimdeki kanı temizledim, yorganı tepeme çekip Luke gelene kadar sarsıla sarsıla ağladım. Luke gelince biraz okulda takılıp otele gittik, çünkü ben o geceyi yalnız geçirebileceğime inanmadım. İstediğim şey Luke'a sarılıp ağlamadan uyumaktı ama öyle olmadı. Kıyafetler çıktı vesaire, ama ben mutlu sona eremedim. Her şeyden önce leş gibiydim, sonrasında Luke'un yerinde Kâmil olsa nasıl hissedeceğimi düşünüp duruyordum.

Onun üstüne bir daha da sevişmeyi denemedik, deneyelim de istemiyorum.
Her neyse, o günden çok az sonra Kâmil'den tiksindim. Dediğim gibi, twitter bela bir şey.

Sonra Başka biriyle tanıştım. Kulüpten. Ortak noktamız var bir hayli, muhabbeti çok güzel. Aşırı benim tipim. <çevirmenliğe de anlatım bozukluğuna da kafam girsin, çok gizli blogumda da istediğim gibi yazamayacaksam yere batsın siktiğimin türkçesi. oh.> Sarışın, hafif kaslı, gözleri muhteşem güzel. Açık açık yeşil, glasz'la yeşil arası bir renk. Hafif sakallı.
Aramızda beş yaş filan olduğu için kanka kanka takılıyorduk. Bir de ben elemanı gay sandım. <gaydarım yemin ederim ki dünyanın en bozuk gaydarı. kaç aylık proje partnerimi straight sanıyordum, muhabbeti geçince söyledim, herkes götüyle güldü.> Hatta telefon numaramı alırken "Seninle bff filan oluyoruz çok fena," diyerek aldı, kıyafetleri de güzeldi, ne bileyim ya -_-

Azıcık konuştuk ettik, sağlam HP fanı. Hayallerinin kızı için 3 soruluk sınavı var. <evet, o tiplerden...> Ben üçünü de bildim, aramızdaki kankalık muhabbeti bir tuhaf oldu.
Biz tanıştıktan üç dört gün sonra okulun yakınındaki bir mekanda HP temalı bir parti vardı, oraya çağırdı. Ben de o çağırdığı için gitmişim gibi yaptım, aslında her türlü bir uğrayacaktım çünkü mekan yeni açıldı ve tanıtımını yapan ekibin grafik işleriyle ben uğraşıyorum. <havam batsın amına koyayım.> 
Parti iğrençti, kulübün eski ve taşaklı üyelerinden birinin evine geçiyorlardı. Beni de davet ettiler. <bu büyük bir olay. mafyada iki basamak birden atlamak gibi. içimden dans filan ettim, o derece.> Tabii ki gittim, eleman olmasa da giderdim. Resmen saygınlık pointi kazandım hani.
Sonra oradan birlikte çıktık, beni yurda bırakacaktı. Saat de geç değil aslında, bir buçuk civarı. Ev de okula ve tabii ki yurda uzak değil. Kendim de gidebilirim pekala ama muhabbet sohbet olsun diye itiraz etmedim.
Beni değişikli yollardan götürdü, "Aaaa burası aynı Hogwarts," diye diye yürüdük. Bir noktada kampüse geldik, oturalım dedik. Sabahın yedisine kadar oturmuşuz.
Kedili bir not defteri var, onu verdi bana. Benim de boynumda zaman döndürücü kolyesi vardı, onu verdim. <meğer böyle yapmam anlamsız bir romantizm katmış olaya, sonradan öyle dedi. ama biri sana durduk yere bir şey hediye ederse sen de karşılığında bir şey verirsin, BENİM KÖKLÜ ÇERKES KÜLTÜRÜMDE BÖYLE. çok yaşa yeşil zemin üzerine sarı üç ok on iki yıldız. heyyo.>
Beni yurda bıraktı, ayrılırken sarıldık. Ben uzun uzun sarılmak istedim. Benim zayıf noktam bu zaten, şefkat. Ama awkward olur diye kısa kestim. 
Vedalaştık, ayrıldık.

Ertesi gün gecenin 2sinde buluştuk, dışarda üşüdük. "Gel bize, Jazz Jackrabbit oynarız," dedi. <sınav sorularından biri buydu bu arada.> Ben de, inanılmaz kankayız ya, tamam dedim. Gittik.
Hakikaten de oyun oynadık. Sonra uykumuz geldi, öğrenci evi şartları, aynı yatağa sığıştık.
Sarıldık ettik, ama konuşmaktan uyumuyoruz. Daha da sarılıyoruz vesaire.
Ben aşırı direndim, irademi nasıl zorladım. Ama öpüştük. Azıcık da seks oldu. Salağım çünkü, ve gerçekten ama gerçekten yolluyum. Luke'u zerrece hak etmiyorum.

Sonra ben ertesi günkü bütün derslerimi kaçırdım, 4teki finalime de zerrece çalışmadan girdim. Ama üstümde kokusu var, nasıl güzel. Odaklanamıyorum sınava hiç. Dört saatlik finalden bir saat kırk dakikada çıktım sonra. Eminim çok fena sıçtım. Hak ediyorum, beter olayım.

Onun üstüne bir gece daha birlikte kaldık.
Luke'la buluşmalarımızda hiç yapış yapış değildik zaten nicedir ama bu olaylar üstüne kardeş gibi olduk iyice. İstemiyorum hiç sarılsın etsin.

Öyle işte. Şimdilik bu kadarını anlatacağım. Daha inanılmaz awkward hikayeler var ama bu yazı burada bitsin.
Yeni metresimin adı da Jazz olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder